2019 rekolteli Misket’ ler bir süredir peş peşe piyasaya çıkıyor. Hepsini tatmadığım için bu yazıyı yazmam belki biraz aceleci bir tavır olarak eleştirilebilir ancak çok sevdiğim, önem verdiğim bir üzümden tatmin edici örneklerin azlığı, benim umutlarımı örseliyor. Bu nedenle sürekli bir uyandırma, uyarma, dikkatleri biraz olsun o yöne çekme arzum depreşiyor ve yine yazıyorum. Bornova Misketi Matters!
Muscat yada bizim ana dilimizde Misket, 200’ den fazla üyesi olan en geniş üzüm ailelerinden biri. Adında muscat geçtiği halde aileden olmayan yada isminin muscatla uzaktan yakından benzerliği olmayan ama aileye ait olduğu kanıtlanmış bir çok Muscat var. En meşhur üç tanesi Muscat Blanc a Petit Grains yani bizim Bornova Misketi, Muscat of Alexandria ( İskenderiye Misketi) ve Black Muscat ( Hamburg Misketi)… Acaip genetik bir labiliteye sahip bir üzüm, hatta bazı otörlere göre, Bornova Misketi her sene değişik renk üzüm verecek kadar mutasyona meyilli bir üzüm… Bunun yanında insan eliyle de değişik amaçlarla başka üzümlerle çaprazlaştırılarak yeni türleri yaratılıyor. Bunun en son örneği Alsace bölgesinde kullanılmak üzere yaratılan Muscat Cendre ( Muscat Ottonel ve Pinot Gris çaprazlanmış ) …
Biraz nazlı ve yetiştirmesi zor bir üzüm Bornova Misketi. Verimi değişken, düşük asitli olmaya meyilli. Ancak buraların, yani Ege Kıyılarının gerçek yerlisi bu üzüm… Bu üzümün doğal habitatının Ege olduğu arkeolojik bulgularla kanıtlandığı gibi, Samos gibi Dilek yarımadasına yüzme mesafesindeki bir adadan gelen ve tüm dünyayı kendine hayran bıraktıran olağanüstü tatlı şaraplarından da anlıyabiliyoruz. Yunanlılar ise O’ na Moscato Aspro diyor…
Madem bu toprakların en kıdemlisi Bornova Misketi ve teruar ne derse o olur diye biliyorsak, neden ben bu sevimli, mis kokulu antik üzümümüzün hor görüldüğünü düşünüyorum? Cabernet, Merlot, Syrah, Chardonnay, Sauvignon Blanc ve hatta Pinot noir gibi expatlar el üstünde tutuluyorken, neden zorlukla buluyoruz iyi örneklerini? Evet, hakkını yemeyelim arada gerçekten çok iyi diyebileceğimiz örnekleriyle karşılaşıyoruz. Ama totale bakıldığında rastlantı olduğunu düşündürecek kadar az… Benim en çok aklımda kalanlar (sek olarak) Corvus 2015, Pendore 2018, Perdix 2018… Belki şu an aklıma gelmeyen birkaç tane daha vardır. O kadar… Ayrıca neden hala Misket yapmayan Ege şaraphaneleri var? Nasıl Avustralya’ da bir şaraphaneye girip Shiraz tatmadan çıkamayacağınız gibi, Ege’ de de öyle olmalı, Misket şaraphanenin demirbaşı olmalı…. Hatta sadece sek olanı değil, köpüklüsüne, tatlı olanına kadar…
İyi niyetli yatırımlar, gayretler var tabiki. Ama kalite olarak benim beklentim daha üst seviyelerde… Olmalı da… Bordo’ da ki Cabernet Sauvignon kadar, Rhone’ daki Syrah kadar, Burgonya’ daki Pinot Noir kadar bulunduğu topraklara ait bir üzümden çok çok daha iyisi olmalı… Yabancı varyetallerdeki gelişme seviyemizi Misket’ te yakalıyamıyorsak , bunun sebepleri muhtemelen bu üzüme gerekli özeni göstermiyor olmamızdır. Bağ seçiminden tutun, bağdaki uygulamalara, vinifikasyona kadar bir dizi zaaf söz konusu olmalı… Bu kalite seviyesinin bana göre başka açıklaması yok…
Biraz özümüze dönsek ya! Pazarlama için bir hikayeniz olmalı. Çoğu zaman bu tarihle bağdaştırılır. Hele bizim ülkemiz gibi tarihin ilk uygarlıklarına ev sahipliği yapmış topraklarda bu çok kolay. 6-7 bin yıldır şarap yapılan topraklar buraları. Anadolu, Kafkasya, Mezopotamya…Öyle bir tarih ki bu Dionysos bile misket şarabı içiyordu deseniz, kimse itiraz edemez… E, o halde bari Dionysos hürmetine bize daha iyi Misketler verin!